hayatımın en kabus gecelerinden birinde, mucizevi şekilde gerçekleşen eylem. efenim ol şöyle oldu, yakışıklı olduğu kadar sekste berbat olan adam ısrar yalvarış "gelicem" der. gelmemesi için içinde istemiyorum yahu gelmenin de bulunduğu #birmilyonneden işe yaramayınca, mecburen "keşke gelemez, inşallah gelemez" dualarına başlanır, ama gelir iki saat sonra ve mecburen soyunur yanına uzanırsınız, ten uyumu sıfırın altında eksi beş, muhabbet sıfırın altında eksi ondur, seks zaten kategoriye bile girmez, o halde saatleri saymaya uyuma numarası yapmaya çalışırsınız, gözünüz açtığında sabah olmuş olmasını dilersiniz ama saate baktığınızda saatn daha sadece gec 1 olduğunu görür, sabahın neden gelmediğini sorgularsınız. böyle böyle rezil iki saat geçer, siz bi yandan bi mucize olsa da gitse şu adam dersiniz, ne yapsanız gitmez, ne deseniz kızmaz, bu sefer kötü hissedersiniz, sonraaa gecenin üçünde adamın telefonu çalar, yeğeninin o saatte mucizevi şekilde bacağını kıracağı tutmuştur ve mucize gerçekleşir, adam apar topar giyinir ve gider... sonrası din bir oh ve güzel bir uyku! evden erkek atmak gerçekten bazen imkansız gibi gelen eylem...
(not: bu durum aynen tarafımca yaşanmıştır, örnekle açıklamak için bu anektodu anlattım)
sezen aksu hrant dinkin 19 ocak da silahlı saldırı sonucunda ölmesinin ardından deniz yıldızı albümünde ona ithaf ettiği parça. ağıt gibidir.
bir daha açar mı karanfil korkusuz? bir daha uçar mı güvercin şehirde? yalancı güneşli bir ocak mübarek cuma gününde
gitti cancağızım gitti bitti son istanbul kaldırımlar zabıt tuttu şahidiz hepimiz, her yer tetikti
sen de çekip gitme dayan be umudum dön gel, dön gel meydan okur hayat pabuç bırakmaz ölüme dön gel, dön gel bir daha yazar mı kalem kanaya kanaya? kağıdı da kan tutar, ağaç değil mi soyu? ağla, doyasıya ağla! aynı denizde çoğalır yüreğin özsuyu